► Emre Bey: Sağlık turizminde yetkinlik ve kalite üzerine konuşmak istiyorum. Çünkü kiminle konuşursak konuşalım hep fiyatı ve fiyat avantajlarını ön planda tutuyor. Biz de her zaman diyoruz ki buraya sadece fiyat için gelmiyorlar. Kaliteli hizmet için geliyorlar, bunu sektörün tüm paydaşları yansıtmalı diye düşünüyorum. Neler söylemek istersin?
► Hakan Bey: Çok doğru bir noktaya değindin gerçekten. Bu, bizi zaman zaman üzen bir konu. Türkiye'nin ticari kültüründe hakim olan bir hava var. Yani maliyetlere odaklanıp sürekli sürüme oynamak marketlerimizde veya farklı sektörlerde çok örneğini gözlemleyebileceğimiz bir şey. Genellikle bu sektöre girenler şöyle bir mantıkla giriyor. -Tabii ki böyle olmayanları tenzih ederim ama çoğunluk muazzam devlet teşvikleri var.
Denizde kum gibi hasta geliyor. Ne yapalım, nasıl edelim de bir şeyler satalım, bir şeyler sunalım gibi çok basit, çalakalem “kervan yolda düzülür” mantığıyla oluşturulmuş ekiplerle hastayı oraya buraya buraya paslayarak saç ekimi, diş vesaire gelmiş onu da yapalım bunu da yapalım gibi hiçbir şekilde kaliteye odaklanmadan, sadece buna odaklanarak iş yapmaya çalışan çok fazla klinik var ve bu kliniklerin reklamlarını yönetmeye heves eden çok fazla ufak tefek ajanslar var. Bunlar bizi üzüyor.
Yani bizim iş yaptığımız sektörün genel kalitesini düşüren şeyler bunlar. Bence Türkiye’ye yakışan şeyler değil, çünkü sağlık turizmi Türkiye’nin yükselen bir gücü, parlayan bir gücü. Bence bu alanda kaliteye odaklanmak çok daha mantıklı bir strateji olurdu. Biz elimizden geldiği kadar böylr yapmaya çalışıyoruz. Tüm bu sektörle birlikte hareket ettiğimiz rakiplerimize veya benzer işler yapan ajanslara ve acentelere de ben tabii ki şiddetle bunu tavsiye ederim. Sürümden ziyade kaliteye odaklanmalarını, daha iyi çıkarmak için uğraşmalarını isterim, ki bu sayede Avrupa pazarına çıkıp daha büyük potansiyellere ulaşabilmek çok daha iyi olur, Bana kalırsa sen bu konuda daha tecrübelisin.
► Emre Bey: Şöyle, biz pek çok sektörü bu şekilde bitirdik aslında geçmiş yıllarda. Yaşlar artık kırklara geldi, geçiyor diyelim. Bir zamanlar gerçekten çok etkin, özellikle Balkanlarda çok etkin, Rusya’da çok etkin bir lale piyasamız vardı. Bavul ticareti derlerdi ama çok ciddi bir girdisi vardı. Burada insanlara üst taraflara malları koyup alt taraflara çöpleri satma kültürü vardı Türkiye'de ve orası bitti. Daha sonra tekstili bu noktada bayağı bir ele ayağa düşürdük. Şimdi tırlar gönderiyoruz. Bir iPhone alıp onun getirdiği bütün kârı dışarı kaçırmış oluyoruz. Aynı şekilde sağlıkta da bunun yaşanmaması gerekiyor. Devletin bu tarafta olabildiğince denetlemeleri var ama verilere ve resmi rakamlara baktığımızda merdiven altı diye tabir ettiğimiz kısmın çok çok daha yukarıda olduğunu görüyoruz. Yasal olarak yapılan kısımda.
Bazı noktalarda çok hızlı bir geçiş mümkün olmayabiliyor. Merdiven altı da değerli bu arada. Değersiz demiyorum çünkü baktığınız zaman belki hastaların yüzde seksenini orası eritiyor. Orada da bir kaliteyi yakalamak gerekiyor. Oradaki firmaları eğitmek gerekiyor. Oraya hizmet veren paydaşları, aracı kuruluşları, ajansları da eğitebilmek gerekiyor. Onların işini de daha kaliteli hale getirebilmek gerekiyor. Yani, burada “işi ben düzgün yapıyorum” diyen kurumlara hastanelere bırakmaya kalkarsak, o zaman göreceksin ki bu kadar turist de gelmeyecek. Çünkü oraların verebileceği hizmet sınırlı.
Ne yapmalıyız? Alttan bu kaliteyi arttırarak o kurumların daha denetlenebilir bir şekilde, daha kaliteli bir şekilde bu hizmetleri vermesini sağlamalıyız. Bu, rakamlara da yansıyacaktır. Bu, kaliteye de yansıyacaktır. Çünkü dünyanın farklı yerlerinde çok çok daha ucuza bir şeyler yapılıyor. İnsanlar oraları değil de Türkiye'yi tercih ediyor. Çünkü burada gerçekten iyi bir hizmet veriliyor. Bunu göstermeye çalışıyoruz.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de sadece paraya odaklı birileri olacaktır, ama bunun sayısını minimumda tutmak gerekiyor. Kaliteyi arttırmak gerekiyor. Sürekli kaliteye odaklanmak gerekiyor. Herkesin, “ben bu işin gerçekten en iyisini yapabilirim” bakış açısında yaklaştığı durumlarda bir şeylerin çok daha farklı bir biçimde değişeceğine inanıyorum.
► Hakan Bey: Tabii, katılıyorum. Bizim sık sık danışanlarımıza tavsiye ettiğimiz bir şey var, belki onu da hatırlatmakta fayda var. Sadece devlet teşviği var diye çok kârlı düşüncesiyle bu sektöre girerlerse eğer uzun ömürlü olmayacaktır bu girişim. Çünkü her sektör için geçerli bir kural var: İşini iyi yapanlar her zaman öncülük eder!
İşini iyi yapanlardan mal ve hizmet alanların yaratacağı haberler diğer tüketicilerin tercihlerini etkilemeye başlar bir süre sonra. İşini iyi yapanlardan aldıkları bilgilerle merdiven altı firmalardan olan beklentilerini yükseltmeye başlarlar. Evet, dolayısıyla o firmalardan biri olmaya niyet etsinler, işlerini iyi yapmaya çabalasınlar. Daha uzun ömürlü olan strateji bu olacaktır. Devlet teşviği bugün olabilir, yarın olmayabilir. Şartlar değişebilir, ekonomik koşullar değişebilir. Böyle şeylere bel bağlayarak bir işe kalkışmak çok sağlıklı bir başlangıç stratejisi olmayacaktır. O yüzden senin de dediğin gibi her zaman işini yapmaya odaklanmak en doğrusudur.
► Emre Bey: Bir tavsiye ile bitirelim. Tüm kliniklere, aracı kuruluşlara, ajanslara önerim aslına bakarsan hastalardan neden Türkiye'yi tercih ettiğinin cevabını alabilmeleri. İnanın orada parayı çok konuşmayacaklar. Çünkü verilen kaliteli hizmeti konuşacaklar, belki bir küçük eleştiri yapacaklar ama verilen hizmete odaklandıklarını göreceğiz. Bunu da yurt dışındaki hasta adaylarına gösterdiğimiz zaman ülkenin kalitesini hep birlikte daha da yukarı çekmiş olacağız diyebilirim.