Please enable JS

13. OHSAD Kurultayı Değerlendirmesi

Emre Recep Beşkardeş: Merhabalar

Melike Koç: 6-10 Aralık tarihleri arasında 13.OHSAD Kurultayı’na katıldık, Antalya'daydık. Güzel bir deneyim oldu bizim için, biraz sizin le değerlendirelim istiyorum. Orada çok fırsatımız olmadı yoğunluktan, nasıl geçti? Öncelikle biraz bahsedelim.

Emre Recep Beşkardeş: OHSAD’a davet edilmiş olmamız ajans olarak bizim için gurur vericiydi. Yönetim Kurulu üyesi Cengiz Gül tarafından davet edilmiştik çok verimli bir dört beş gün geçirdik diyebilirim. OHSAD’ta bütün Türkiye'deki özel hastanelerin sahipleri, üst- orta düzey yöneticiler vardı ve sektörün sorunları konuşuldu. Devlet tarafına iletilmesi gereken mesajlar güçlü bir şekilde iletildi. Sektörün eksiklikleri ya da onarılması gereken tarafları tartışıldı. Devlet tarafından beklenen destekler konuşuldu. Özellikle fiyatlarındaki adaletsizlikten bahsetti OHSAD Dernek Başkanı Dr. Reşat Bahat: Biz belirli hastanelerle sağlık turizmi yapabiliyoruz. Ama özel hastanelerin tamamı sağlık turizmi yapabilecek kapasitede değil. Hatta Kuzey Karadeniz'de bir şehre nasıl yabancı hastayı alıp getireceksin, İstanbul’a getirirken bile yeri geliyor zorlanıyoruz, bunları tartıştı. O yüzden, bu fiyatlarda olan adaletsizlik konuşuldu. Kümülatifte baktığımız zaman bizim için çok verimli ve anlamlı geçen bir beş gün oldu diyebilirim. Senin ilk etapta gözlemlerin neler?

Melike Koç: Gerçekten sektörden çok büyük isimler vardı. Mesela Mehmet Ali Aydınlar’ın konuşmasından çok etkilendim. Bütün hastanelerin başında doktorlar var. Yönetici olarak da hastane sahipleri olarak da ben de girdim. 94 krizinden bahsetti. Karlı çıktık oradan diye bir mesaj vardı. Öyle bir mesaj aldım orada. İnsani kişiliğine de çok saygı duydum açıkçası.

Emre Recep Beşkardeş: Güzel bir hikaye anlattı tabii ki yıldızı oydu. Pek çok kişi şunu sordu hatırlarsan, deneyimleri dinlerken; ne yapalım, biz de yurtdışında hastane yatırımları mı yapalım? Bu sorulara yönelik olarak da dedi ki “Pek çok kişi bunu soruyor ama o işler öyle çok kolay ve basit şeyler değil. Belirli bir tecrübe ve yatırım gerektiriyor. Yapabilecek olanlar zaten bunun yollarını deniyor ama kesinlikle şu tavsiyede bulunuyorum: Bir iş ortağı ile birlikte oralarda o sahada yer alın.” Geri bildirimi bu şekildeydi.

Yapılan oturumlarda sektörün sorunları tartışılırken benim de bir katkıda bulunma şansım oldu. Mikrofon alarak orada reklamlarla ilgili kısıtlamalardan ve sektörün nereye gideceğinden birazcık bahsedebildim. Yüzyıl önceki bir kanuna genelgeler ekleyerek çözüm üretmeye çalışılıyor. Ama firmalar da bu yasakları onun etrafından dolanarak açmanın yolunu deniyor.

Bu şekilde bu kurgunun yürümeyeceğinden bahsettim. Evet, bu kurallar olmadığı için yapılan tüm reklamlar bir şeyin etrafından dönerek yapıldığı için olmaması gereken reklamlarla da karşılaşıyoruz. Bizler de diyoruz ki bir reklam ajansı böyle reklam yapar… Hepimizi rahatsız edecek içerikler çıkabiliyor mu karşımıza, çıkabiliyor. Ama bununla birlikte eğer bir kural, kaide ve bir çatı altında bunları toplayabilirsek ve kurallarını yazabilirsek sonuçlar başka olacak diyorum.

Sektörün devlet tarafında, özel sektör tarafında ve ajanslar tarafında bir araya gelerek artık bu kanun üzerinde çalışması gerektiğinden bahsettim ve şurası çok önemliydi bence bu konuşmada: Sağlıkta talep üretmemeliyiz, tarayıp yaratmamalıyız. O yüzden reklam yapmıyoruz refleksleri var dedim, ki bilakis artık insanlar uzun yıllar kaliteli hayatlar sürmeye çalışıyor.

Hasta oldum, doktorun karşısına çıktım kurguları bitmek üzere... Sen daha hasta olmadan bazı önlemleri almalısın, iyilik halini sürdürebilmelisin. Bunlar da talep gerektiren konular. Aslına bakarsan gerçekten kanıtlanan bir ürün, bir tedavi yöntemi, sağlığı güçlendirici uygulama varsa bunun reklamı da standartlar içerisinde yapılmalı ve insanlara bu aşılanmalı reklamlarla. O yüzden kötü bir şey gibi algılanmamalı ama tabii ki bunu denetlemek de devletin kurumlarına düşecek. Ama öncelikle bir standart oluşturulmalı diye düşünüyorum.

Melike Koç: Aslında orada sanırım bundan da bahsettiniz. Yani birçok özel hastane var. Bütün özel hastanelerde özel sağlık sigortaları var. Yani aslında artık alacağın hizmeti seçer pozisyonda olmalısın, hastanelerin bir şekilde anlatması gerekiyor hepsini. Kapı kapı dolaşamayacaksın gidip yani. Hangi hizmeti nasıl alabilirim? Senin doktorun ne kadar iyi? Bunları biraz açmamız gerek, eldeki teknolojinin reklamı yapılmalı, doğru anlatılmalı, iyi anlatılmalı. Biz burada bir seçim yapıyor olmalıyız diye düşünüyorum.

Katılıyorum size burada. Bir oturuma katıldık devlet teşvikleri ile alakalı. Orada söz de aldınız ve etkili bir oturum oldu. Bizler için oradan biraz bahseder misiniz?

Emre Recep Beşkardeş: Oturumun moderatörü Alperen Kaçar’dı. Kendisi Ticaret Bakanlığı Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdür Elçisi. Bu oturumda devlet teşvikleri kısmı konuşuldu. Bununla birlikte oraya da bir katkıda bulunma şansımız oldu. Aynı zamanda USHAŞ ve HİB de oradaydı. HİB, Hizmet ihracatçılar Birliği, biliyorsun. Teşvikler bu taraflardan veriliyor. Orada da kararlarla ilgili bir geri bildirimde bulundum.

Emre Recep Beşkardeş: Bir tanesi yurtdışına yapılan reklamlar teşvik kapsamında yurt içi ve Türklere yapılan yurt Türklere yapılan reklamlar teşvik kapsamında değil biliyorsun. Ama bazı reklam raporlarında şunlarla karşılaşılabiliyor: Beş yüz altı yüz bin lira yurtdışı reklamı var. İçerisinde böyle bin, iki bin liralık bir maliyet var. Türkiye'de harcanmış gibi görünüyor fakat aslında Türkiye hiç hedeflenmemiş. Ama yurt dışındaki örnek bir saç hastası reklamı görmüş, 2-3 gün sonra Türkiye’ye gelmiş. Meta, o kişinin IP’sini yurt dışında bir yabancı olarak kendi kitlesine eklemiş, Türkiye'de reklamları göstermeye devam etmiş. Raporda Türkiye'de bir harcama var gibi görünüyor. Bu tip konuların daha bilinçli şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden bahsettim.

Hizmet İhracatçıları Birliği “bu konu hakkında bize bir sunum yapabilir misiniz?” şeklinde geri bildirimde bulundu. Bu nokta bizim için kıymetli ve değerliydi. Geleceğin yöneticilerinin tartışıldığı bir oturum vardı. Burada da İstanbul İl Sağlık Müdürü ve Liv Hospital Koordinatörü Meri Hanım vardı. Burada geleceğin yöneticileri tartışıldı. “Geleceğin yöneticilerinden, sağlık yöneticilerinden ne bekleniyor” kısmı tartışıldı. Orada da genel olarak bakış açısında bir farkındalık oluşturabilmek adına söz aldım ve dedim ki evet hani bu söylediklerimizin hepsi bir yönetici olarak zaten sizlerden beklediğimiz bakış açıları ve sizin vizyonlarınız ama geçmişten geleni geleceğe taşımaya çalıştığımız bir versiyon.

Bir taraftan da Metaverse gibi bir kavram var ve dünyada insanların mobilize olmasını istemeyen bir sistem var; yapay zeka ile birlikte sistemin yapay zeka ve otomasyonlar tarafından yönetileceği düşünülüyor. Bu kadar çok insan gücüne ihtiyaç kalmayacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Bunu da kurgularken bir anarşi çıkarmaması için düzensizlik çıkmaması için insanların mobilizasyonunu kısıtlayıp evden bu metaverse ortamlarında deneyimlerini yaşayabilecekleri belki Matrix’teki gibi o eti sanal deyip ama duyguyu yaşayabilecekleri versiyonları çalışıyorlar.

Dünya vatandaşlığı diye bir kavramdan bahsediyorlar. Dünya vatandaşlığı asgari ödeneği gibi bir şeyden bahsediyorlar. Örnek vereyim, herkese bir standart oluşturup dünyadaki herkese üç yüz beş yüz dolar para verecekler. Diyecekler ki evinden çıkma iş gıdada burada yaşamaya devam et... Burada mental sorunlar ortaya çıkacak. Buraları çalışabilmek gerektiğinden bahsettim. Önreğin şimdi Filistin’de yaşanan durumlar var. Orada insanlar ölüyor ama bunların olmamasının yolu da aslına bakarsan belki de buradan geçiyor. Çünkü dünyadaki adalet kavramını sağlamak imkansız. Hindistan'ın nüfusu on üç milyar yanlış bilmiyorsam. Üç yüz milyon kişinin hiç elektriğe ulaşamadığı bir dünyadan bahsediyoruz. Herkese bir standart oluşturalım?

İşte Avrupa'daki batıdaki Amerika'daki adam az yesin orasıyla paylaşsın, refleksleri… Maalesef bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak. Güçlünün zayıfı ezdiği bir versiyonu çalışıyoruz dünyada. Belki bu versiyonla daha az anarşinin ürediği insanların da en azından belki gerçek hayatta olmasa da sanal ortamda bu deneyimleri tadabildiği bir versiyon belki zaman içerisinde çalışacak ve çok uzun tarihler de değil bunlar. Çünkü bakıyorsun dünyanın 1850'lere kadar 1000 yıllık geçmişinde aldığı teknolojik gelişim %10 bile değil. 1950’lerden sonra makinenin icadıyla geldiğimiz nokta belli.

Çok ütopik geliyor insanlara ama gerçekten buradan geri dönüp baktığımızda 15 sene önce Iphone diye bir şey yoktu. Telefon kullanmak adına evlere telefon bağlamak için sıra beklenen süreçlerden şu anda her şeyi elimizde mobilize ettiğimiz bir şeye dönüştü.

İnsanların daha sağlıklı yaşayabileceği bir senaryo çalışılıyor. Ömürleri uzatmaktan bahsediyor ama bir taraftan bu kadar insan var. Ömürleri uzayacak, üremeler de devam ediyor. Buraya bir çözüm üretecek bir senaryo çalışmak gerek. (…)

Melike Koç: Bizim etkinlikte birçok potansiyelimiz vardı. Özel hastanelerin yöneticileri, hatta sahipleriyle tanışma fırsatı bulduk ama bir yandan da baktığımız zaman gerçekten çok iyi markalarla da tanışma fırsatı bulduk. İleride bize teknolojik anlamda katkı sağlayabilecek markalarla tanıştık. Çok ciddi yazılımlar üretilmiş. Hasta takip sistemleri ile alakalı özel hastanelerin işini kolaylaştıracak, artık hastanın da süreçlerini kolaylaştıracak sistemler kurulmuş. Bununla birlikte sektöre dahil birçok kişiyle daha tanışma fırsatı bulduk. Birçok yeni şey öğrendiğimizi düşünüyorum. 

Bir şey çok hoşuma gitti. Özel bir teşekkür aldık. Siz aldınız ben o an orada değilim ama ben de çok mutlu oldum. Ekip adına çok mutluluk verici. ordan bahsederseniz.

Emre Recep Beşkardeş: USHAŞ yönetimiyle görüştük. Health Türkiye markasını en iyi siz anladınız ve en iyi siz anlattınız dediler.

Önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz onlarla birlikte. Bu konuyla ilgili yazmış olduğumuz blog yazıları, içerikler ve çekmiş olduğumuz videoların onları çok mutlu ettiğinden bahsettiler. Bu bizleri de açıkçası mutlu etti. Çünkü biz her zaman sektöre yönelik bir şeyler yapıyoruz. Yani orada bizim için nasıl bir pasta payı var refleksi üretmiyoruz. Bu (bakış açısı) yurtdışı yatırımlarımızın da kurguları. Aslında sektördeki çalışmış olduğumuz kliniklere ve hekimlere destek verebilmek. Tabii ki kümülatifte.

Bunlar bir güce ihtiyaç duyuyor, o gücü de biz sağlıyoruz. O gücü de biz sektörden alıyoruz ama yaptıklarımızın bu şekilde takdir ediliyor olması bizler için mutluluk vericiydi.

Melike: Biliniyormuşuz, tanınıyormuşuz bunu fark ettim. New Health Media dediğimiz zaman sizi tanıyoruz, Emre Bey’i biliyoruz gibi tepkiler aldık genellikle. Çok güzel ve faydalıydı diyebilirim.

Emre Recep Beşkardeş: Bundan sonra tüm OHSAD’larda olmaya devam edeceğiz. Çok keyif aldık gerçekten. Son gece keyifli bir 90’lar partisiyle bitirmiş olduk. Oraya da heyecan ve neşe kattığımızı düşünüyorum. Her şey için çok teşekkür ederin.

Melike Koç: Her zaman ki gibi eğlencenin tek adresi New Health Media’dır.

Aşağıdaki videomuzu izlemeyi unutmayın.